8 Mayıs 2013 Çarşamba

Biz de sonunda ilk sağlık problemimizle tanıştık. Besin alerjisi!

Bebişimin kakasında nokta nokta kan olduğunu fark ettik. Hemen doktorumuza danıştık. Bize süt alerjisi olabileceğini, çok yaygın bir durum olduğunu, süt ve süt ürünleri yemeyi hemen kesmemi söyledi. 1 ay hiç bir süt ürünü yemedim.. Ancak bebişimin kakasından kan gelmeye devam ediyordu, hatta artmıştı diyebilirim. Doktorumuza tekrar danıştık. Bize bir süt alerjisi testi yaptı. Test negatif çıktı. Ancak bu sonuç kesinlikle süt alerjisi yoktur demek için yeterli değilmiş. Eğer pozitif olursa "kesin süt alerjisi var" demek için anlamlı bir testmiş.. Bunun üzerine doktor benden yumurta yemeyi de kesmemi istedi. 3 hafta kadar da hem süt hem de yumurta rejimime devam ettim. Ancak kan durmuyordu..

İnternetten araştırdığımda bu durumu yaşayan çok fazla annenin yazılarına ulaştım. Ancak genelde bebeklerinde kilo alma problemi olduğundan, sürekli kusma, ya da huzursuzluk gibi şikayetler bulunduğundan bahsediyorlardı. Benim bebeğimde bunların hiç biri yoktu.

Bir süre sonra doktorumuz, ve tanıdığımız doktor yakınlarımız, bir gastroenteroloji uzmanına gitmemizi söyledi. Bunun üzerine Göztepe Eğitim Araştırma hastanesinde bir doktora başvurduk. Bu doktor da benden dana eti, fındık-fıstık, deniz ürünleri de yememem gerektiğini söyledi. Artık yiyebileceğim sadece sebze ve meyve kalmıştı.. Bir taraftan da süt üretmem gerekiyordu.. Ne zor günlerdi Allah'ım.. Bu diyete de 3 hafta devam ettim. Ancak kan hiç bir şekilde durmuyordu.. En sonunda yine kendi doktorumuzun tavsiyesiyle Bağlarbaşı Academic Hospital hastanesine başvurduk.. Burdaki doktorlar Marmara Üniversitesi mezunu idiler ve genelde profesörlerdi. Çocuk Gastroenterolojisi ve beslenme alanında profesör olan Deniz hanım ve Ender bey arasında kalıp, Ender beye gitmeye karar verdik. Ender Pehlivanoğlu. Ender Bey, çok sıcak, insana çok güzel yaklaşan, halden anlayan bir insandı. Bana herşeyi yememi söyledi! Özellikle de çok çeşitli beslenmemi, manda yoğurdu, keçi sütü, koyun peyniri gibi farklı ürünler tüketmemi istedi. O kadar mutluydum ki uzun zamandır yemediğim ne varsa hepsini yemek istiyordum:) parti zamanıydı:)

10 gün her şeyden yedim, özellikle de istediği gibi çeşitli hayvan ürünleri tükettim. Ama kan durmuyordu.. İkinci kez Enden hocayı ziyaret ettiğimizde, bize kolonoskopi yapmak istediğini, bu esnada biyopsi de yapacağını söyledi. Üstelik bayıltmadan ve uyuşturmadan.. Zaten bağırsakta his yoktur, fitil atar gibi yapacağım, o hiç bi şey anlamayacak, 6 dakikada işlemi tamamlayacağım dedi. Bu süreç boyunca en korktuğum şey buydu. KOLONOSKOPİ!

İnternetten kolonoskopiyle ilgili çok kötü şeyler okumuştum. Forumlar kolonoskopi isteyen doktorlardan kaçan anne babalarla doluydu! Ben de bebeğime bunu yapmak istemiyordum.. Kendime de.. O ağlarken nasıl dayanacaktım.. Ona yardım edemeyecek, kurtaramayacaktım.. O 6 dakika nasıl geçeceti.. Üstelik buna gerçekten gerek var mıydı? Bütün bunlar para için de olabilirdi? Çünkü bu yöntem için doktorumuz 3.5 milyar masraf çıkartmıştı!

Bu düşünceler içinde boğuşup araştırmalarıma devam ederken sürekli karşılaştığım bir isim vardı. Fügen Çullu Çokuğraş.. İnternette kimsenin çözemediği alerji vakalarını çözen kadın olarak karşıma hep o çıkıyordu. Tanıdığımız sağlık sektöründeki herkes de Fügen hanıma gidicez, tanıyor musun deyince, Fügen Çullu mu diyerek bizi şaşırtıyorlardı.

Sonra Fügen hanımı aradım. Randevuları ful dolu. 1 ay sonraya randevu bulabiliyorsunuz. Araya tanıdıklar sokarak 2 hafta sonraya randevu alabildik.

Fügen hanım, çok ciddi, mesafeli bir bayan. Hatta soğuk da diyebilirim. Ender Beyden bahsettiğimizde, "onunla uyuştuğumuz tek nokta, alerjik bebeklere rota virüsü aşısının yapılmaması" dedi. Eşimle birbirimize baktık ve tıppa güvenimizi bir kere daha yitirdik.. İki tane aynı alanda uzman profesöre gitmiştik ve anlaştıkları tek konu bu muydu!! Kime güvenecektik.. Ne kadar çaresizdik.. Mecbur ne derse yapacaktık..

Fügen hanım, kolonoskopinin yapılacak en son şey olduğunu söyledi. İçim rahatlamıştı. Bu sözüyle kendisine biraz ısındım.

Bebeğimde tekli ya da çoklu besin alerjisi olabileceğini söyledi. Bu ürünleri bulmamız gerekiyordu.. Bana yeni bir diyet programı verdi. Her gün yediklerimi yazmam için bir defter tutmamı, sonunda da kan var ya da yok diye belirtmemi istedi. Bir de kalprotektin testi istedi. Test sonucumuz iyi. Yeni diyetime göre, süt ürünleri (yoğurt hariç) yok, ama keçi peyniri yiyebilirim. Turunçgiller, susam, tahin, fındık-fıstık, çilek, vişne, ahududu, ayçiçek yağı, kabuklu deniz ürünleri yasak. Bu diyeti yaptığım 3. günden beri de kan gelmiyor inanır mısınız! Ama her gün her bezini içimde bir korkuyla açıyorum. Allah'a şükür galiba bu diyet işe yaradı.. Diğer diyetlerle karşılaştırınca, kendim, kızımın tahine alerjisi olduğunu düşünüyorum. Çünkü süt olsun diye her gün helva yiyordum:)

Bakalım 5 gün sonra randevumuz var, sanırım diyetimdeki bazı ürünleri yemeye başlatacak beni:) Çok heyecanlıyım:) Acaba neleri yiyebileceğim:) Size mutlaka yazacağım.

5 Mayıs 2013 Pazar


Doğumdan sonra kadının eski hayatına dönmesini sağlayacak kişi eşidir..
anne olmak, doğum, bir kadına muhteşem duygular tattırmasının yanında, yeni sorumluluklar, görevler, alışyepyeni bir ılması gereken yepyeni bir hayatı da yanında getiriyor..
Kadın, hamileliğinden itibaren, hem fiziksel olarak, hem ruhsal ve hem de psikolojik değişiyor, bambaşka bir hayata adım atıyor. Doğumla birlikte, hem uykusuz gecelere, hem bebeğine süt üretebilmek için yepyeni bir yemek düzenine, hem de bebeğinin hep yanında olmak için yepyeni bir hayat düzenine geçiş yapıyor..
Ben gezmeyi çok seven bir insanım. Hem de çalışan bir bayanım. Bebişimden önce her hafta sonu eşimle cebimizde aylık akbil, o semt senin bu semt benim, İstanbul turu yapardık. Şu an bebişim 8 aylık, ve geçen hafta çok dışarı çıkarttım diye hasta oldu. O yüzden kaç gündür evdeyim.. Kuzumu iyileştirmek için.. Eşim de dışarılarda.. O bebekten önceki hayatımıza tek başına devam ediyor.. Üstelik ben ona kendimi anlatamıyorum.. Hatta ona herhangi bir söz edecek olsam, yine başlıyoruz diyor ve beni dinlemiyor bile.. Artık konuşamıyoruz.
Oysa ben ondan, bebekten önceki zamanlarımızda olduğu gibi beni çok sevmesini, bana şevkat göstermesini, bu fedakarlıklarımı görmesini, takdir etmesi, beni anladığını göstermesini bekliyorum..
Yani geceleri saat başı uyanıp, her gün azıcık uykuyla dolaştığımı bilsin..
Gün içinde bebeğime süt olsun diye sürekli yiyecek bir şeyler hazırlayıp yemeye çalıştığımı görsün..
Bebeğimin besin alerjisi olduğundan bir sürü gıdayı yiyemiyor oluşumun verdiği kötü psikolojiyi anlasın, bana hak versin.. İnanın sadece bu bile insanın bir süre sonra psikolojisini bozuyor.. Ben bu durumumu size "Bebeğimin besin alerjisi var" adlı konumda ayrıca yazdım. Canım çikolata istiyor, pastanedeki her türlü tatlıyı istiyor, ekmeğime tereyağı ya da kaymak sürüp üstüne bal koyup yemeği istiyor.. Döner, kebap, çilek.. yiyemediğim ne varsa yemek istiyorum ve sebze yiyip duruyorum..
Bu güzel bahar havalarında herkes gezerken evde oturmak zorunda olmanın verdiği psikolojiyi anlasın..
İkimiz de çalışıyor olmamıza rağmen evdeki her işi benim yapıyor olmamın verdiği psikolojiyi ve beden yorgunluğunu anlasın.. Yardım beklediğmde oflayıp poflayıp kendini dışarılara atmasın..
İşte bunları bekliyorum eşimden.. Bana işler konusunda biraz destek olmasını, sözleriyle beni anladığını hissettirmesini istiyorum.. Aslında yeniden hayatı paylaşmak istiyorum..
Biz kadınlar zaten doğumdan sonra emzirme döneminde ekstra kilolar alıyoruz ve güzelliğimizi bir süreliğine bir tarafa bırakıyoruz.. Bir de eşimiz bizi anlamazsa, yanımızda olmazsa biz nasıl toparlanacağız?
Bu yüzden, umarım bu yazımı okuyan erkekler vardır.. Ne olur eşlerinizin ne kadar harika işler çıakrttığını görün, onları önemseyin, takdir edin ve elinizden geldiğince destek olun.. Onların doğumdan sonra, hem bedensel hem de ruhsal açıdan eski eşiniz olmaları sizin elinizde. Siz onlara ne kadar değer verirseniz, onlar da size o kadar değer verir, sizi o kadar önemser.. Siz ona ne kadar yardım ederseniz, o da kendine o kadar zaman ayırabilir, kendini yalnız hissetmez, mutsuz olmaz..
Bu yazıyı keşke benim eşim de okusa.. Ben onunla konuşamıyorum.. Dün konuşmak istediğimi, evliliğimizin iyi gitmediğini, konuşmazsak daha kötüye gideceğini söyledim. Beni dinlemedi. Konuşmak istemedi..

Ben ne yapabilirim söyler misiniz?
Bu durumu kabullenip hayatıma böyle devam etmeli miyim?
Ondan artık hiç bir şey beklememeli miyim?
Tüm mutluluğu bebeğimde mi bulmalıyım?
Artık yalnız olduğumu kabul mu etmeliyim?
Evde onun da işlerini yapıp, hem de ağzımı açmayıp, her işi mükemmel yapıp, çalışıp eve para getirip, çocuğumu büyütmeli, onun huzurunu kaçırmadan mı yaşamalıyım?

Bu, çok adaletsiz değil mi?
Bu, çok kötü bir hayat değil mi...

26 Nisan 2013 Cuma

Bu gün sizlerle hamile olduğum andan itibaren değişen kayınvalide-gelin ilişkilerimiz üzerine paylaşımda bulunmak istiyorum:

Benim kayınvalidem, gördüğüm ilk anda sevdiğim, çok iyi kalpli, yumuşak, kırılgan, hanım hanımcık, oğluna karşı beni hep savunan şeker mi şeker bir kadındır.

Biz İstanbul'da yaşıyoruz, kayınvalidem ve kayınpederim ise Burdur'da.

Kayınvalidemle tek sorunumuz ; ki hamileliğime kadar bu durumu bir sorun olarak görmüyordum, tüm tatillerimizde onlarla birlikte geçirmemizi beklemesiydi. Biz her tatil olduğunda Burdur'a gitmeliydik, biz gidemezsek onlar hop atlayıp bize gelip haftasonu kalmalıydı.. Başta her tatilde valizleri hazırlayıp yola çıkmak güzeldi. Bir zaman sonra eşim tatil için önceden Burdur'a bilet alırken bana sıkıntılar gelmeye başladı. Ama Burdur'a gittiğimizde çok büyük sevgiyle karşılanınca, yine bu durumu önemsememeye çalıştım. Taa kii hamileliğime kadar..

Sonunda hamileliğim gerçekleşti.. Bir bebeğimiz olacak, hayatımız tamamen değişecek, ben çalışmak zorunda olduğum için bir süre sonra bebeğimize "bir anne" nin bakması gerekecekti.

Benim annem de İstanbul'da bana çok yakın ikamet ediyor. Ben de hayatımda hep bir bebeğim olursa onu anneme emanet edeceğimi düşünürüm..

Bir "anne" nin bebeğime bakması konusunda beni hala sinirlendiren olaylar başladı.. Kayınvalidem ve kayınpederim, torunlarına kendileri bakmaya karar vermiş! Onların hayali torun büyütmekmiş!.. Sürekli her lafın arasında "torun olunca ona biz  bakacağız, siz bize de bir oda hazırlayın, biz de Burdur'da torunumuza oda hazırlıyoruz, siz torunumuzu bize bırakın ne yaparsanız yapın" gibi laflar.. Ben de her onlar böyle dediğinde, "teşekkür ederim, işe başladığımda annem yakınımda, o bakacak bebeğe" dedim. Bıkmadan, ısrarla, ve çok sıkılarak hatta artık sinirlenerek sürekli bunu söyledim. "BEBEĞİME ANNEM BAKACAK!"

Büyükler işin içine girince, evliliğin büyüsünün bozulduğuna inanıyorum. Her sene Burdur'da geçirdiğimiz 1 haftada bile, kayınvalidem ve kayınpederimle bir arada yaşamak, hatta sürekli gelen dayı, hala, teyzeler ve çocuklarıyla birlikte olmak, evliliğimizin tadını kaçıyor.. Bebeğimiz aramıza katıldığında, biz yine 3 kişi olalım istiyorum.. Ben işe başladığımda annem gelip gidip bebişe baksın, ya da biz bebeği götürüp getirelim, ama akşam olduğunda, işten döndüğümüzde, birbirimize ayıracağımız o tek vakit geldiğinde, anne babalarla olmayalım.. Kendimiz kalalım, ayağımızı uzatalım yatalım, rahat rahat giyinelim, sohbet etmek zorunda olmayalım misafirlerle, sadece sarılalım oturalım.. Bunları istedim.. Çok şey mi istedim? Kendi hayatımla ilgili, kendi bebeğimle, kendi düzenimizle ilgili ben kayınvalidemden farklı bir plan yaptım.. Sanırım tüm suçum buydu.. Kendi hayatımla ilgili plan yapmak..

Hamileliğim boyunca beni üzen tek konu buydu. Sürekli bu konuyu düşünüyordum.. Bebekten sonra nasıl bir hayatımız olacak? Ben nasıl bu insanaları kırmadan derdimi anlatacağım? Nasıl bizim hayatımıza bu kadar müdahale ederler?

Nitekim doğum anı yaklaşıyordu.. Kayınvalidemler artık sık sık İstanbul'a geliyorlardı. Doğum sonrasında bir kaç gün bizde kalacaklarını biliyordum. Bundan kaçış yoktu. Oysa ben her kadın gibi lohusalık dönemimi annemle geçirmek istiyordum...

Eşime bu konuyu açtım. Bebeğimizi yaşayalım dedim, üçümüz olalım, en çok 1 hafta 10 gün anneler kalsın sonra gitsinler dedim. Ama o bana hep bu durumu abarttığımı söyledi. Annelerin bizimle yaşamasının bir sakıncası olmadığını söyledi. Tam bir hayal kırıklığı yaşıyordum..

Sonunda doğum oldu, evimize geldik. Evimiz kutu gibi, 1+1. Misafir için yatacak bir tek koltuğumuz var. Ben tabi annemin benle kalacağını düşünüyorum. Ama ne oldu dersiniz? Kayınvalidem kendine bir yer yatağı yaptı, ve bizimle kalmaya başladı..! Evde iki tane anne.. Ne kadar gereksiz.. Üstelik bu kadın neden bu kadar yapışkan? Neden beni anlamıyor hala? Neden bu kadar inatçı? Giderek daha çok boğuluyor ve öfkeleniyordum ona karşı.. Bebeğime dokunmasın, sevmesin istiyordum.. Her hareketi bana batıyordu..

Eşime söz verdiğim gibi 10 gün bitmişti ve biz hala iki anne, ben, eşim ve bebeğimle yaşıyorduk. Ben eşime yeniden konuyu açtım. Anneleri gönderelim mi artık dedim, ben sıkıldım dedim. Eşim de bana sarılıp "bak çok güzel bir şey yaşıyoruz, herkes ne kadar mutlu, ne olur sorun çıkartma, her şeyi berbat etme" dedi.. Yine eşim beni bir başıma bırakıyor ve "tek sorunlu kişi sensin, sus" diyordu bana.

Böylece günler geçti.. Kendi annem 20. günün sonunda evine döndü.. Kayınvalidem ise 40 gün bizde kaldı.. Hayal ettiğim gibi lohusalığımı annemle birlikte yaşayamadım..

Şimdi kızım 8 aylık. Kayınvalidem ve kayınpederim sık sık bize gelmeye devam ediyorlar. Evliliğimin üstünden bir tır geçmiş gibi diyebilirim. Ben onlara güler yüz gösteremiyorum.. İster istemez surat yapıyorum.. Bağıra çağıra bebeğimi sevmelerine tahammül edemiyorum.. Onlar da bana karşı kırgınlar böyle olduğum için.. Sonuçta ne onların istediği hayatı, ne de benim istediğim hayatı yaşayabiliyoruz.. Bu geçirdiğimiz süreç bizi çok yıprattı.. Eşim artık ailesiyle ilgili hiç bir konuyu bana anlatmıyor, sürekli onlarla telefonda konuşuyor.. Beni dışladı diyebilirim. Herhangi bir konuda onlar haklı ve ben hep haksızım, ben kötüyüm.. Artık beni sevmiyor bile diyebilirim.. Sanki bir tercih yapması gerekiyordu ve o ailesini seçti, bana tamamen sırtını döndü..

İşte böyle.. Allah hakkımızda hayırlısını nasip etsin. Benim gibi sorunlar yaşayan herkesin Allah yardımcısı olsun.. amin.


Benim de herkesin imrendiği mükemmel bir evliliğim vardı.. Eşimle birbirimizi öyle çok severdik ki.. İnsanların gözünde ideal çift bizdik.. Evliliğimizin tadını çıkartmak istedik ve 4 yıl çocuk falan düşünmedik, gezdik tozduk.. Çok da iyi ettiğimizi şimdi anlıyorum..
Şimdi dünyalar tatlısı 6 aylık bir kızımız var. Ancak evliliğimiz tamamen değişti.. Birbirini çok seven çift gitti, birbirine tahammül etmekte zorlanan bir çift geldi.. Ailece bir aktivite olsun diye bir yere gezmeye gitsek, kızım ağlayınca eşim bana kızar oldu. Sanki ben acıktım, ya da sanki ben altıma yaptım:) Kısacası birlikte geçirdiğimiz zamanlar o kadar değişti ki, biz de değiştik, anne baba olduk ama biraz da birbirimize karşı gıcık insanlar olduk:)
Benim evliliğimin bu denli değişmesinin sebebi aileler oldu. Çocuk olduktan sonra ailelerle bir arada yaşıyorsun istemesen de.. Özellikle de çalışıyorsan.. Bizde "senin annen - benim annem" meseleleri çok fazla oldu.. Bu konunun bir evlilikte, evliliği bitirecek kadar önemli bir konu olduğunu bilmeme rağmen, evliliğimin bu rüzgara kapılmasına engel olamadım..

Ben 3 kişi olalım istedim, ben, eşim ve kızımız.. Onun ailesi bizimle kalmak istedi.. Eşim onlara hak verdi.. Ben problemli insan oldum.. Loğusa halimde değişen hormonlarım, uykusuzluğum, ve benden süt bekleyen minicik bebeğime yetebilmenin hengamesinde, bir de insan ilişkileriyle boğuştum.. Kendi hislerimle boğuştum.. Ama olmadı.. Krizler çıktı.. Sonunda afedersiniz ama evililiğimizin içine edildi! Bu konuyla ilgili ayrıntıları "Torun olunca gelinlik, kayınvalidelik bir başkaymış.." yazımda sizlerle paylaşıyorum. 

Şu an kriz çözüldü gibi. Şimdi genellikle benim istediğim gibi 3 kişiyiz.. Ama evliliğimiz eskisi gibi değil.. Asıl kötü olan da, asla eski sevgi dolu günlerimize dönmeyeceğimizi düşünüyor olmam..

Artık birbirimize tahammülümüz azaldı.. Bebekten önce birbirimizde sevdiğimiz, kabul ettiğimiz bir çok karakter özelliklerimiz, bebekten sonra gözümüze batmaya başladı. Küçücük olaylardan sonra birbirine 1 gün trip yapan insanlar oluverdik. Birbirimizi öpmek, el ele tutuşmak anlamsız ve görev gibi olmaya başladı..Güzel sözcükler sadece bebeğimize söylenir oldu.. Aşkım da bebeğimiz oldu, canım da, hayatım da, bir tanem de, herşeyim de.. Tüm sevgi sözcükleri onun oldu..  
Zaman zaman bebeğimin yüzüne bakıp düşüyorum.. Bu minicik melek yüzlü kızım için herşeye değer.. O büyük aşkın bitmesine bile değer.. İyi ki varsın canım kızım..
Şu andan itibaren yapılacak tek şey yeni evli çiftlere mümkün olduğunca birbirinizin tadını çıkartın demek olacak herhalde çünkü hemen her çift çocuktan sonra aynı sorunları yaşıyor.. Allah hepimizin yardımcısı olsun..

25 Nisan 2013 Perşembe

Ben kadın doğum doktoruma muayene bile olamayan, kendine dokudurtmayan, zaten acı eşiği de son derece düşük, ödlek bir insanım:) 

Hamileliğm boyunca normal doğumun kolaylığıyla ilgili ne kadar yazı okuduysam, arkadaşlarımı ve doktorları dinlediysem de fayda etmedi. Kendimi normal doğuma bir türlü hazırlayamadım. Sırf doğum anında korkarım, sonra bebeğime zarar veririm diye normal doğum yapmak istememiştim.

Allah'tan kızım da ters duruyordu ve doktorum zorunlu olarak sezeryan olmam gerektiğini söylediğince bir ohh çektim ki anlatamam:)

Spinal sezeryanı ise sırf kızımın o ilk anını görmek, sesini duymak, onu koklamak, öpmek için, ilk ben görmek için tercih ettim. Canlı canlı kestiler beni:) Beni tanıyanlar, benim gibi birinin canlı canlı nasıl ameliyata girdiğine şaşırdılar:) Benim gibi arkadaşlarım için şimdi size spinal sezeryan tecrübemi ayrıntılı olarak anlatmak istiyorum:

Doğumun olacağı sabah anestezi uzmanı doktor odaya gelip spinal sezeryan hakkında bilgi verdi ve benden sezeryan mı yoksa spinal mi olmam konusunda bir tercih yapmamı istedi. Benim merak ettiğim tek şey, eğer kendimi kötü hissedersem, narkoz verip sezeryana dönmemin mümkün olup olmadığıydı. Doktor bu konuda beni rahatlatınca, nasıl olsa en kötü ihtimalle beni bayıltırlar diye düşünerek rahat rahat spinal sezeryana karar verdim.

Ameliyathaneye girene kadar hiç bir problem yoktu, aileme el sallayıp gülerek odaya girdim. Sonra anestezi uzmanı gelip bana çok ayrıntılı olarak bel bölgeme iğne yapacağını, bir soğukluk, ardından da ayaklarımdan başşayacak bir ısınma olacağını söyledi. İğneden korkanlar için söylüyorum, inanın iğneyi hiç hissetmiyorsunuz. Doktor size anlatınca, ve dedikleri olunca:) korkum biraz daha azaldı. Sonra masaya yatmamı istediler. Bir örtü vardı önümde, zaten hiç bir şeyi görmüyordum. Başımda bir hemşire vardı, bir sürü makine, soluk almamı, kalp atışlarımı test eden.. 

O anda beni kestiklerini düşünsem, bayılacağımdan emindim.. Sadece dua okudum.. Öncesinde arkadaşlarımdan doğum anında okunması gereken duaları almış ve ezberlemiştim. Zihnimin hiç bir şey düşünmesine izin vermeden sadece sürekli olarak dua okudum.. 

Sanırım 5 dakika olmuştu, doktor "bebeğimiz doğdu" dedi. Ama hiç ses gelmiyordu.. Ben çok şaşırdım bu kadar kısa sürede doğmasına! "Ama sesi gelmiyor" dedim:) Doktor "bebeğin çok nazlı" dedi:) Sanırım o anda ağlatmaya çalışıyordu.. Sonra o ses! O narin, yumuşacık, nazlı.. Canım kızım..

Hiç unutamam o anı.. Bana perdenin üstünden gösterdiler.. çoook güzeldi..

Sonra hemşire yanıma getirdi, öptüm onu.. kokladım..

O kadar mutluydum ki.. Artık bayılabilirdim:) Yavrumu görmüştüm ya:)

Bebeğim gittikten sonra işler biraz değişti. 20 dakika kadar daha benim operasyonum devam etti. Bu arada sabırsızlanıyorsunuz.. Bir an önce çıkmak, ailenizin ve bebeğinizin yanına gitmek istiyorsunuz.. Ama bitmiyor dikim ve rahmi temizleme işleri..

Benim bir ara midem çok bulandı. Kusmak istediğimi söyledim. Yanıma bir bez getirdiler, ama belden altım uyuşuk ve midem kasılamıyor ki! Kusamıyorum.. SOnra nefes alamadım.. Hemşire sakin olmamı, makinede nefes alımlarımın normal olduğunu söyledi.. Bunlar panik ve heyecandan oluyordu eminim.. Ama bebekten sonra ameliyatgerçekten biraz zor..

Yine de inanın o ilk anları görmeye değer.. İkinci çocuğum olursa herhalde yine spinal düşünürüm. Çünkü narkoz etkisini de yaşamıyorsunuz. Yarım saat sonra gayet neşeli olarak ameliyathaneden çıkıp yavrunuza kavuşuyorsunuz. Bu yüzden benim gibi normal doğumdan korkan ya da sakıncası bulunanlara, spinal sezeryanı tavsiye ederim.



Bir kadının yaşayabileceği belki de enn muhteşem duygudur anne olmak..
Bebeğinizi kucağınıza aldığınız andan itibaren içinizden bir duygu çıkıverir, sanki yıllardır annesiniz.. Ya da sanki yıllardır boşuna yaşamışsınız..
O andan itibaren tamamen değişmiştir artık hayatınız.. Kendinizi unutmuş, kollarınızdaki minicik melek için yaşamaya başlamışsınızdır.. Artık başınıza bir kaza gelecekse, bir yerinize bir şey olacaksa, "ben olmazsam yavruma kim bakar" diyecek kadar kendinizi unutursunuz.
O anda kendi anneniz de içinizde büyüyüverir, devleşir.. O ana kadar duymaya alıştığınız "yemedim yedirdim, giymedim giydirdim" ler, "hastayken sabahlara kadar başucunda nöbet beklerdim" ler ancak anlamını bulur. İşte o zaman daha bir anlarsınız anneniz sizi ne çok sevmiş.. Ne büyük bir sevgiymiş o, inanamazsınız..
Bunların hepsi bir anda oluverir.. Bebeğinizi ilk gördüğünüz anda..
Sonra ona her dokunduğunuzda, sizin gözünüzün içine baktığında, gülücük attığında, size bakarak dudağını büzüp ağladığında, bir şeyden korkup size sokulduğunda, yüzünü yüzünüze, boynunuza sürdüğünde, kucağınızda uyurken huzurla gülümsediğinde.. Alıp götürür sizi.. Cennetin bahçelerini dolaşır gelirsiniz..
İnanamazsınız! O minicik eller, o kulağın kıvrımları, o ipek kirpikler nasıl da büyümüş içinizde..
Yaratanın bir mucizesidir anne olmak..  İnanın, yaşanan her sıkıntıya ve zorluğa değer..
Allah her kadına bu duyguyu yaşamayı nasip etsin